2011
Suretten Aslına Yansımalar
By Dilek Dinçer
Olça Tansuk’a göre ayna; tıpkı mozaikte olduğu gibi, sembolik bir gerçekliğe ışık tutuyor: “Aslında her yansıma, bize bizi gösteren eşsiz bir aynalık görevi üstleniyor, ta ki tüm suretler aslını anlayana dek…”
Cam mozaik ile kumlama tekniğini kullanarak kendi özgün illüstrasyonlarını uyguladığı aynalar, içinde bulundukları mekanı apayrı bir atmosfere bürüyor. Tasarımcılığın yanı sıra müzik ve sanat festivalleri organize ediyor, kişisel ve karma sergiler düzenliyor. Çocuklara ve yetişkinlere yönelik yaratıcı atölye çalışmaları gerçekleştiriyor. Cam tekniklerine odaklı sanat eğitmenliği de yapan Tansuk ile sanatı ve hayatı konuştuk.
Aydınlatma, dekorasyon, fayans mozaik, resim… Ve sanatın pek çok dalında imzanız var. Olça Tansuk bu alanlardan hangisinde kendisini buluyor, ya da hepsiyle mi kendini tamamlıyor?
Ben çocukluğumdan beri resim yapıyorum. Halen eskiz defterlerimi görsel günlükler halinde yanımda taşırım. Üniversite öncesi lisede; resim,grafik ve heykel eğitimi almıştım. Sonra Seramik Bölümünü tercih ettim ve camla tanıştım. Camın ışıkla bağdaşan renk etkisi ve dekoratif anlamdaki çeşitliliği, beni, tasarımda farklı malzemeler kullanmaya itti. Bir dönem cam fabrikasında füzyon alanında tasarımcılık yapmıştım; camın ısıyla birlikte yaşadığı devinim inanılmaz bir yolculuk.
Sanatın klasikleri arasında yer alan mozaik, özellikle Anadolu’da köklü bir geçmişe sahip. Dünya genelinde de çok eski tarihlere kadar uzanıyor zengin mozaik sanatı. Siz nasıl tanıştınız mozaikle; bu sevda nasıl başladı?
Bilinen en eski mozaikler Anadolu’da çakıl taşlarıyla yapılmış. Cam mozaik eski Yunan’dan Bizans’a kadar uzanıyor. İslam kültüründe ise, çini süslemeleriyle karşımıza çıkıyor. Bende sanıyorum Yunan tarzı biraz daha ağır basıyor.Çünkü taştaki standart karemsi ölçülerden çok, beni cam plakalardan kesilen sınırsız renkteki vitrayımsı formlar etkiliyor.
Ayasofya Müzesi’nde ortaya çıkarılan ‘Melek Yüzü’, Zeugma kazılarından elde edilen ‘Çingene Kız’, hem ülke, hem de dünya basınında yer aldı. Siz bu zengin tarihi nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu cevherlerdeki ustalıktan ilham alıyor musunuz?
Elbette… Antakya Mozaik Müze’sini ilk kez Üniversite yıllarımda ziyaret etmiştim ve gördüklerimden çok etkilenmiştim. Akabinde Zeugma Müzesi’ni de gezip, orada çektiğim fotoğraflardan esinlenerek, büyük ölçeklerde 16 adet cam mozaik masa tasarlamıştım. Antakya Mozaik Müzesi’ndeki iki farklı kadın mozaiği, ‘Soterya’ ve ‘Sükun’ mozaiklerini portleriyle yorumlarken; son parçayı koyana dek inanılmaz heyecanlanmıştım.
Mozaikte şöyle yaygın bir görüş var. ‘Roma dünyasının en pahalı zemin döşemeleri, mozaik değil, geniş mermer kaplamalardı. Bizanslı yazarlar mermeri tek tek adlarıyla bilir ve ayrıntılı bir biçimde tanımlar, buna karşılık mozaiklerden kısaca bahsederlerdi. Buna rağmen mozaik, belki de sanat biçimlerinin en sanatsalıdır.’
Bu yaklaşımdan yola çıkarak siz mozaiği nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sonuç olarak mozaik, her bir parçanın bütünü temsil ettiği ve doğadaki tüm formlarda karşımıza çıkan bir değer. Bu arada rastlantısal olmayan geometrik bir uyumu da özünde barındırıyor. Dekoratif açıdan bakarsak; insanoğlu çağlardır bu estetiği kendi uyumuyla birleştirmeyi hedeflemiş diyebilirim.
Renkli taşları alın ve gönlünüzce yerleştirin. İşte size özgün bir kompozisyon…İşin keyfi, kolaylığı, sırrı burada mı?
Belki de evet.. Hatta böylelikle form duygunuz giderek gelişiyor. Soyuta ulaşmak gibi, tasarımın sonsuz oluşu gibi..
Hangi malzemeyle çalışmayı yeğliyorsunuz, cam mozaikle mi, fayans mozaikle mi?
Her iki malzemeyle de çalışmayı seviyorum. Fayans mozaik tabi biraz daha sert bir malzeme. Ancak ortaya çıkan iş, yani tasarım, A’dan Z’ye tamamlandıktan sonra tüm yorgunluk da uçup gidiyor..Fayans mozaikle en son çalışmam 2009 yılındaydı. Galata’da bir eve uyguladığım rengarenk ev katmanlarından oluşan mutfak tezgahı ilgi çekmişti.
Bir evi ya da mekanı dekore ederken neleri göz önünde bulundurursunuz? Mekanın ruhunu yakalayacak, yansıtacak tasarım malzemesine nasıl karar veriyorsunuz?
Öncelikle, evde, kişiye özel beğenileri ve işlevselliği, farklı mekanlardaki her oluşum sürecine uygulayarak tasarım yapmaya çalışırım. Bazen de daha önceden tasarladğım bir iş, resim ya da eskiz, üzerinde çalıştığım mekanda yerini kendiliğinden bulmuş olur.
En son çalıştığınız mekan ve uyguladığınız mozaik tasarımları nelerdi?
Bu yaz en son Ağustos ayı içinde iki farklı mekana işler tasarladım. İlki; Yeniköy Baps Pilates Stüdyosu’ydu. Masaj odası için mozaik lambalar tasarladım. Yine aynı mekana, büyükçe bir nişin içine yerleştirdiğimiz 120 cm çapındaki bombeli ve ışıklı bir mozaik form uygulaması ile lamba tasarladım.
İkinci ise; Tünel’de Asmalımescit’te yer alan Gümüşyan Hotel’in giriş bölümündeki restoranın duvarına uyguladığımız ayna çalışmasıydı. Duvara serpiştirdiğimiz antik aynalardan oluşan ve sanki her biri farklı çakıl taşlarını anımsatan dekupe formlardaki bir çalışmaydı bu.
Aynalara özel bir ilginiz var…
Ayna, mozaikte olduğu gibi, bana göre sembolik bir gerçekliğe ışık tutuyor. Aslında her yansıma, bize bizi gösteren eşsiz bir aynalık görevi üstleniyor, ta ki tüm suretler aslını anlayana dek..Bu anlayışa ek olarak; ‘Davranış herkesin kendi yüzünü gösterdiği bir aynadır’ demiş Goethe. En basitinden ayna her zaman ışığı yansıtmıştır. Ayna, kavram olarak karikatürlerde, şiirlerde, sözlerde, fıkralarda, ninni, masal ve türkülerde hep karşımıza çıkmıştır. Ayrıca Hitit anlayışı ve sanatında ayna, kadınlığın simgesiydi. Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde görülen ve sağ elinde ayna tutan Aynalı tanrıça Kubaba örneği ve yine eski uygarlıklardaki Etrüsk aynalarında görülen oyma figürler, güzelliklerinin yanı sıra sahip oldukları sanatsal ve dönemsel değer açısından da benim için etkileyici ve önemli olmuştur hep.
Peki siz aynaları ne tür farklı formlarda ve nerelerde kullandınız?
2003 yılında Berlin’de bir sanat festivaline, farklı tonlardan oluşan ‘Antik Aynalar’la katılmıştım. Üzerlerine kumlama tekniğiyle kendi illüstrasyonlarımı uyguladığım aynaları, yine ilk defa o dönemde Berlinli bir marangoz ustasının yıllar öncesinde yaptığı el yapımı çerçevelerle bütünleştirmiştim.
Büyük ebatlardaki çalışmalarımı düşünürsek; Bomenti Yılbay Collection ve MKM’deki uygulamalarım ilk aklıma gelenler arasında. Meşhu Takı’daki; ahşap nişlerin içerisindeki artistik ayna tasarımlarımı, Galata’da Kuledibi Kahve ve Tünel’deki Suriye Han’ın içinde yer alan Sultanahmet Köftecisi’ndeki aynaları da sayabilirim…
Işığı yansıtmayı da seviyorsunuz. Işık nasıl hayat buluyor sizde?
Evet ışığı kullanmayı seviyorum. Bir dönem topladığım farklı şişelerle ışıklar yaptım. Buna ek olarak cam tuğlalar ve yine ışıklı panolar var. Son dönemde daha çok cam mozaik alanında ışık tasarımları geliştirdim.
Tasarım öncesi düşüncelerinizdeki imgeler genelde nelerden beslenir?
Bir resme veya tasarıma başladığınızda belirli bir fikriniz vardır; sonrası sizi alıp götürür…
Beni en çok besleyen ise doğadaki tüm gözlemlerim, evrensel ahenk ve çoğu zaman da yaptığım yolculuklar…
İç dünyanızı nasıl resmedersiniz?
İnsan ilerlemediği, gelişmediği,yaratmadığı, dönüşmediği andan itibaren mutsuz olur. Dolayısıyla yaraıcı olan ve özde varolan ne varsa onu elden bırakmamak lazım. Ben kendi payıma uzun yıllardır bu noktada dans ediyorum… Ayrıca ses,nefesve hareket terapisi çalışmaları üzerine organizasyonlar yapıyorum bazen.
Yurtdışı çalışmalarınız da var mı?
Yurtdışıyla bağlantısı olan bir mimarla Münih’te bir doktorun kliniğine ‘Gökkuşağında Dans’ adlı ışıklı panolar tasarlamıştık. Sonrasında daha çok sergi ve sanat programlarına katılım amaçlı çalışmalarım oldu. İstanbul, Almanya, Hindistan ve Yunanistan’da yaratıcı atölye çalışmalarına, sanat festivallerine ve sergilere katıldım.
Yakın projeleriniz nedir?
En son geçtiğimiz Ekim ayında, Çukurcuma Galeri Artist’te Berlin’de yaşayan sanatçı arkadaşım Ayşe Domeniconi’yle birlikte ‘Cin İşi Peri İşi’ adında keyifli bir sergi gerçekleştirdik. Sanıyorum önümüzdeki seneye sergi programını arttıracağım.
Bu sene içinde de bazı tasarım mağazalarına farklı ürünler hazırlamayı planlıyorum. Bunlara hali hazırda ürettiğim tasarımlar da dahil…Umuyorum seneye proje kapsamında Datça’daki UKKSA Sanat Akademisi’nde ders vermeye başlayacağım. Ayrıca, üç yıldır devam eden ‘Elim Sende’ Derneği bünyesinde cam ve mozaik alanında 6’ncı ve 7’nci sınıflara ders vermekteyim.